İnovasyon ve Girişimcilik Sözlüğü
titus | 0 0 |
Harvard Business School profesörlerinden Clayton Christensen, 1997 yılında yayımladığı “Yenilikçinin İkilemi” (The Innovator’s Dilemma) adlı kitabında yarattığı “yıkıcı inovasyon” (disruptive innovation) kavramıyla hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. Christensen bu kitapta daha ucuz, daha basit, öngörülemeyecek ürün ve servislerin nasıl U.S. Steel, Xerox gibi dev şirketleri alaşağı ettiğini açıklıyordu. Taddy Hall, Karen Dillon, David S. Duncan ve Susan Adams ile yazdığı “Şansa Karşı Rekabet Etmek: İnovasyonun ve Müşteri Tercihinin Hikâyesi” (Competing Against Luck: The Story of Innovation and Customer Choice) adlı yeni kitabında ise “Yapılacak İşler” (Jobs to Be Done) kavramını hayatımıza sokuyor. Christensen, bu kavramla inovasyonu bir kumar olmaktan çıkarmayı amaçladığını şu sözlerle açıklıyor: “Tarihsel olarak baktığımda inovasyonun adeta bir tavla zarı kadar öngörülemez bulunduğunu gördüm. Ancak inovasyonun bir zar oyunu olması bana pek doğru gelmiyordu. Fark ettim ki bu öngörülemezliğin asıl nedeni, bizim işletme okullarında insanlara tüketiciyi anlamanın analiz için doğru birim olduğunu öğretmemiz. Aslında asıl anlamanız gereken tüketicinin kendisi değil, günlük hayatta başına gelenler. Yani gün içinde ortaya çıkan ve yapılması gereken işleri anlayıp analiz etmeliyiz.” Christensen kitabında tüketicilerin “yapılacak işler” bağlamında ürün veya hizmetleri “kiraladığını” anlatıyor. Ürün işini iyi yaparsa, aynı ihtiyaç tekrar ortaya çıktığında tüketici ürünü tekrar kiralıyor. Christensen bir ürünü “kiralamak” için herkesin farklı nedenleri olabileceğini anlattığı kitabında inovasyonun ancak günlük sosyal ve duygusal ihtiyaçlardan yola çıktığında bir kumar olmaktan çıkacağını vurguluyor. Christensen ile başarılı inovasyonun ön şartlarını konuştuk. İşte satırbaşları… |